Biz Tarihe Ebu Cehil, Ebu Leheble girmedik, biz tarihe Peygamber Efendimizle, O’nun ashabıyla girdik. Biz dünyaya ünlü şairlerin yedi askı şiirleriyle değil, biz K.Kerim ile bütün medeniyeti bir yandan Buharaya, diğer yandan Kurtubaya ve oradan bütün dünyaya ulaştırdık.
Peygamberimizin dünyadan ahirete irtihali neticesin de Hz. Ebu Bekir Halife seçildi. Bütün Araplar dinden çıktı. Hz. Ebu Bekir’e dediler ki; artık iş bitti evine git, ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadetle meşgul olmaya bak. O koca Halife şöyle seslendi: “Allah yemin ederim ki, elim kılıç tuttuğu sürece onlarla savaşacağım. Cahiliyet de zalim ve zorba İslamiyette zayıf ve pısırık mı?” diye deniz gibi coşmaya, aslan gibi kükremeye başladı!
Onun için Muhammed İkbal ne güzel demiş:
Onlar dağlarda dağlar gibi idiler. Derya dalgaları üzerinde, denizler gibi yürüdüler.
Hz. Ömer (r.a.) “Biz öyle bir kavimiz ki, Allah bizi İslamla güçlendirip aziz ve şerefli kıldı. Biz İslamın dışında izzet ve şeref ararsak Allah bizi zelil eder.
Mısır seferine çıkan İslam kumandanı Amr bin As aradan iki yıl gibi uzun bir süre geçtiği halde Mısır fethi tamamlanamamıştı. Bunun üzerine Hz Ömer, Amr b. Asa mektup yazarak “Mektubunda iki yıldır savaşıyorsun ama sonuç alamadın, bunun tek sebebi düşmanlarınızın dünyayı sevdiği gibi sevmeye başladınız. Şüpheniz olmasın ki, Cenabı Hakk bir kavme ve millete ancak onların sadık niyeti sebebiyle yardım edip zafer kapısını açar!”
Ünlü Komutan Ukbe bin Nafi Atlas okyanusunun önlerine gelip atını denize sürerek şöyle demişti “Ey Muhammedin Rabbi olan Yüce Allah’ım! Eğer şu uçsuz bucaksız deniz önümde olmasaydı, senin yüce sözün uğrunda dünyayı feth ederdim! Senin adını tüm dünyaya duyururdum! Sen şahit ol„, der.
Kuteybe el Bahili Doğunun nihayeti olan Çin topraklarına gelip dayanır. Onun ileri gitmesini istemeyen yakınında ki bir mücahit şöyle der “Ey komutan! Merkezden bir hayli uzaklaşmış bulunmaktayız. Yarının bize ne getireceğini bilemeyiz.” demesi üzerine şöyle cevap verir “Ben Allah’ın yardımına güvenerek buralara kadar geldim. Yarının bana ne getireceğini hiç düşünmem! Bugün geç kalırsak, yarının bir kıymeti kalmaz.” Bunun üzerine o mücahit şöyle der “Yürü Ey Kuteybe! Sen bu niyet ve azimle hareket ettikten sonra bütün Çini feth edebilirsin!” der.
Meşhur Harzemşahlardan Celaleddin Harzemşah, Moğol ordularını karşılamaya giderken vezirlerden biri; „Sultanım İnşaallah siz muzaffer olursunuz!“, dediği zaman şöyle cevap verir: „Ben Allah adına hareket ediyor, onun için cihad ediyorum! Benim vazifem bu uğurda savaşmaktır! Allah’ın vazifesine ve işine karışmam, isterse galip isterse mağlup eder!„, diye cevap verir. Bu ruh ve bu niyetle hareket ettiği için çok sefer Moğullara üstün gelmiştir.
Ve yine Moğol ve Tatarlar İslam Alemi üzerinde bir silindir gibi geçip altını üstüne getirdikten sonra; mal, can, ırz ve namus tarumar olurken, önlerine Mısır Hükümdarı Melik Muzaffereddin Kutuz, ayni calut meydan muharebesinde onlara karşı muzaffer olacağını, yenilemez denen o Moğol ordusunu hezimete uğratacağını kim düşünebilirdi?
Haçlı sürüleri Mescidi Aksayı istilah ettiklerinde Cenabı Hakk Selahattin Eyyubiyi gönderdi! Kim derdi ki Selahattin Eyyub’i diye bir mücahid çıkacak ve onlara derslerini verecek. Bunu kim düşüne bilirdi?
Yarınların ise bize ne getireceğini bilemeyiz!
Bildiğimiz tek şey var! O da:
“Hak şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler!“ (İbrahim Hakkı Hz. (r.a.))
Günümüzde Dünya halklarını sömüren şer güçlerin hadlerini bildirecek, Tarihe adlarını altın harflerle yazdıracak kahramanların çıkmayacağını kim söyleyebilir ki?
Selam ve Dua ile…