Allah u Ekber- Allah en büyüktür. Ezanlara, Kametlere, Namazlara vede Teşrik tekbirlerine, tekbirlerle başlarız.
Yüce yaratıcımızın azemetini ve O nun büyüklüğünü dile getiririz.
Allah ın büyüklüğünü anlayabilmek için veya Allah ın büyüklüğüne dair birkaç misal verecek olursak
Hücre: Bir canlının yapısal ve işlevsel özellikler gösterebilen en küçük birimidir.
Yetişkin bir insanda ortalama 100 trilyon hücre vardır. Trilyon çok büyük rakamdır. Mesela bir insan günde 10 saat devamlı sayı saysa başka hiç bir iş yapmasa bir trilyonu ne kadar zamanda sayabileceğini hesap edecek olursak,
Bir dakikada 60 sayı saydığını düşünürsek tam 80 bin yılda bitirebilir.
Her bir hücrenin içinde atom santrali gibi enerji santrali, çeşitli fabrikalar, savunma sistemleri ve nice işler yapan birimleri olan 100 trilyon hücre insan hayatının temel taşı olan bir hücrenin büyüklüğü ne kadar biliyor musunuz.
Bir milyon hücreyi bir araya getirseniz bir toplu iğnenin başı kadardır.
Bu küçücük topluluklar görüldüğü gibi muazzam işler işlemekte vede hayatı düzenleyen faaliyetler yapmaktadırlar.
İlk hücreden itibaren çoğalan hücrelerin hep birbirinin kopyasıdır.
Ancak daha sonra bu hücreler bir et yığını oluşturmuyor.
Bir kısmı gözleri, bir kısmı kulakları , beyni, elleri ayakları oluşturuyor.
Yani hücreler zaman geçtikce hem bir yandan çoğalıyor, hemde yapacakları görevlere göre şekil alıyorlar.
Mesela bir göz hücresinin bir görüntüyü algılayıp, onu beyne elektrik akımı haline çevirerek gönderme işlemi, ile bir kemik hücresinin iskeleti teşkil etmesindeki takip ettiği yol birbirlerinden tamamen farklıdır.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Aklı olmayan bu hücreler bu kadar muazzam işleri vücuda getirebiliyorlar veya mükemmel olarak yaratılan bir insanın organlarını nasıl yapabiliyorlar, Doktorların yapamadıkları bir gözü veya bir kalbi aklı ve fikri olmayan, gözle görülmeyen bu şuursuz varlıklar nasıl yapabiliyorlar.
Başka bir ifade ile bu hücreler hangi tıp fakültesinden mezun oldular, bütün bunlar tesadüf eseri olabilirmi?
Görüldüğü gibi insanda 100 trilyon hücre var, bu 100 trilyon hücre ana hatlarıyla birbirine benziyor.
Yani içinde bir çekirdeği var. Çekirdek içinde bir insanın bütün özelliklerinin kayıtlı olduğu DNA molekülleri var.
En dışta ise hücre zarı var. Kısaca yapı itibarıyla hepsi birbirine benziyor.
Hepsinde bunlar var ama hepsinin uzmanlık sahaları ayrı olduğı için, kimi karaciğer hücresi olarak karaciğer asitlerini, safra asitlerini yapar.
Kimide mide hücresi olarak hazım için gerekli olan maddeleri imal ediyor.
Bu farklılığı sağlayan faktör, DNA dediğimiz moleküller sayesinde olmaktadır.
Küçücük bir hücrenin içinde muhteşem bir hayat devam etmektedir.
Hücre çepeçevre bir zarla çevrilidir. Bu zar hem hücreyi korur. Hemde hücrenin dış bağlantılarını da temin eder.
Çekirdekle zar arasında hücrenin faaliyetlerini temin eden, gerekli malzemeleri üreten fabrikalar vardır.
Hücrenin ortasında ise çekirdek kısmı bulunur ki burası hücrenin adeta beynidir.
İçerisinde insanın biyolojik karekteri DNA adını verdiğimiz şifreler bulunmaktadır.
Basit bir benzetme yapacak olursak, bir hücre dev bir metropol gibi çalışmaktadır.
Bankası var, DNA şifrelerini saklar ki bir DNA molekülünde 3.5 milyar şifre bulunur.
Bu şifrelere Gen adı verilmektedir.
Bir insan 100 trilyon hücreden oluşur demiştik.
Her hücrede aynı bilgiler kayıtlıdır.
Bir hücrede kayıtlı bulunan bilgileri eğer yazı haline dökmek mümkün olsaydı, büyük boy olarak, 900 cilt kitap olurdu.
Bununla beraber Hücre içinde trafiğin aktığı yollar var. Hücrenin içinde alınan hammaddeler bu yollar sayesinde gerekli fabrikaya sevkediliyorlar.
Bu fabrikalar çalışması için gerekli enerjileri ise yine her hücrenin içindeki atom santrali gibi çalışan santraller üretiyor. Ayrıca hücrenin çöpcüleri var. Çöpcüler ise günde 10 defa periyoduk olarak temizlik yapıyorlar. Düşünün o çöpçüler günde 10 defa geliyor ve hücrenin içerisindeki fabrikaların ve enerji santrallerinin atıklarını alıyor ve hücreyi temizliyor, yada malzemelerini taşıyor. (1)
İnsan vücudu saat gibi çalışmaktadır, Mesela Kana karışan besinler alyuvarlar vasıtası ile hücrelere gönderilir.
Dünyanın en büyük ikmal (2) ordusu budur.
Hiçbir çarpışma, tıkanma olmaksızın her şey yerli yerine gitmektedirler.
Eğer kemiklere gitmesi gereken kalsiyum beyne gitse, beynimiz taş kesilirdi.
Ancak bu gibi yanlışlıklar hiçmi hiç olmamaktadır.
Meydana gelen hastalıklar ise, yine insanı yaratan Allah ın iradesiyle olduğunuda hatırlatmış olalım.
Alyuvarlar öyle bir ordudur ki akılları ve ilimleri olmayan bu askerler gidecekleri yeri çok iyi bilirler ve akıl almaz işler yaparlar.
Mesela kaşınızdaki kıl boylarını ölçünüz ve sonra kaşınızı traş ediniz.
Kaştaki kıl hücreleri hemen bağırsaklara telefon ederler.
Bu adam kaşını traş etti, hemen gıda gönderin.
Bağırsaklardan kaşa gelen gıdaları düşününüz..
Toplu iğnenin başı kadar küçük kıl hücrelerinde kıl gibi harika sanat eserinin yapıldığını düşünün… sonrada kaş kıllarının eski uzunluğuna gelip durup, büyümediğini düşünün .. Bunların bütünü alyuvarlara, tabiata veya tesadüfe verilebilirmi?..
Akyuvarlara gelince onlar daha başka ve daha güçlü bir ordu. Nasıl ki Türk ordusunda düşmanı tanımak ve savaş emrini vermek generallere düşen bir vazife ise ak yuvarlarda mikrop denilen düşmanı tanıyıp taarruz emrini veriyorlar ve savaşıyorlar.
Diyelim ki tırnağınızı biraz derin kestiniz mikrop kaptı.
Tırnak kenarında vücuda girmek isteyen mikropları,
akyuvarlar tanıyıp hemen savaşırlar. Fakat kuvvetli düşman, akyuvarları galip gelip öldürürse, bu ölülerden cerahat olur.
Vücudumuzun gerçek sahibi olan Allah vücudumuzun her yerine alarm sistemleri yerleştirmiş.
Cerahat toplayan yer yanmaya ve ağırmaya başlar.
Böylece anlıyoruz ki “savaş var” O zaman bizde savaşa katılıp yaralı yere tentürdüyot sürüp mikropları öldürüyoruz, böylelikle Akyuvarların savaşıda bitmiş oluyor. (3)
Kalb:Vücudumuzdaki kan damarlarının toplam uzunluğu 100 bin km kadardır.
Bildiği gibi yaşam için gerekli oksijen ve besinler vücudumuza kan ile taşınmaktadır. Bu ara ince olsun kalın olsun her damar yedi tabakadan teşekkül ettiğini normal bir vücutta hangi organın ve dokunun ne kadar kan almasını gerektiğini kalbe bağlı bir kompüter sistem in hesap ettiğini de zikretmiş olalım.
Bütün bu mekanizmanın merkezi kalptir. Kalb muazzam bir şekilde dakik bir biçimde çalışmaktadır.
Kalb vücudumuza kan pompalamaktadır, eğer bu pompalama işi düzenli yapılmazsa akebinde tansiyon dan dolayı insanın nasıl bir felakete sürüklediğini bilmekteyiz.
Kalb bu akıl almaz düzeninin dışında dış dünyaya iki pencere açarak hayatın tazelenmesini sağlar.
Birinci pencere Akciğerlerdir. Orada binlerce metrekarelik yüzeylerde, minik keselere dolan oksijeni alarak bütün hücrelere dağıtır.
İkinci pencere böbreklerdir. Bu pencereden de taşıdığı kandaki kirleri, yıpranmış artıkları arıtır, temizler.
Her iki penceredede yine akıl almaz kompüter sistemle hayatı tazeler. Biyoloji “dehası” olan kalb, eğer bu pencerelerde minicik bir basınç hatası yapsa, ya kanımız dışarı fırlar, veya temizlenmeden geri döner ve hayata son verir. (4)
Görüldüğü gibi gözüken ve gözükmeyen her şey bize adeta bir müezzin gibi “Allahu Ekber – Allah en büyüktür.” cümlesini haykırarak, Cenabı Hakk ın büyüklüğünü göstermektedir.
Selam ve Dua ile…
—————————————
- Bilim den İmana 1. Prof. Dr. Cevat Babuna.
- Ölüm Yoklukmudur. Hekimoğlu İsmail.
- İkmal: Bir askeri birlik ve kurumun teçhizi, bakımı depolanması ve depodayken bakımı, dağıtımı ve son işlemi faaliyetlerini kapsar.
- Kalb ve Ötesi. Dr. Haluk Nurbaki.