Kırk Hadis

24. Oktober 2022
Posted in Makale
24. Oktober 2022 Ismail Kilic

1. Peygamberimiz (s.a.v.): Cebrail kalbime ilka etti. “Ya Muhammed. Nasıl istersen öyle yaşa, fakat bil ki, bir gün mutlaka öleceksin. Kimi seversen sev ama unutma ki, bir gün ondan ayrılacaksın. Dilediğin gibi davran, lâkin şu da her zaman hatırında olsun ki, her yaptığının karşılığını mutlaka göreceksin.” 

(Hâkim, Müstedrek, 4/360; Taberânî, Mu’cemu’l-Evsad, 4/306; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 2/252)

 2. Bir gün bir adam Peygamber efendimize “Ya Rasûlullâh bana bir amel göster ki onu yaptığımda beni hem Allah sevsin hem de kullar sevsin demiş.”

Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle cevap vermiş:

“Dünyaya gönül verme ki Allah seni sevsin,

İnsanların elindekine göz dikme ki, İnsanlar seni sevsin.” 

(İbni Mace)  

3. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular. “Bir Müslüman kardeşini dünya sıkıntılarından kurtaranı, Allah Ahiret sıkıntılarından bir sıkıntıdan kurtarır. Allah bir Müslüman kardeşin ayıbını örtenin, Ahirette ayıbını örter. Bir kul kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da o kulun yardımında olur.” (Taberani, El Mucemul Evsat, 11, 269.) 

4. Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyâmet günü onun ayıbını örter. Kim ki müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hattâ evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.” (İbn-i Mâce, Hudûd, 5)

5. Resul-i Zişan Efendimiz şöyle buyurdular.

“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin; 

Ölüm gelmeden önce Hayatın,

Hastalık gelmeden önce Sağlığın,

Meşguliyet gelmeden önce Boş vaktin

İhtiyarlık gelmeden önce Gençliğin,

Fakirlik gelmeden önce Zenginliğin.”

(Buharî Rikak 3; Tirmizî Zühd 25)

6. İbn Mesud dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

“Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz.

Ömrünün nerede ve nasıl geçirdiğinden, 

Gençliğini nerede yıprattığından, 

Malını nereden kazanıp Nerede harcadığından, 

Bildiği ile amel edip etmediğinden.” (Tirmizi.)

7. Ebû Hüreyre (r.a.) den rivayet edildiğine göre, Resûlullah 

(s.a.v.)  şöyle buyurdu:

“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir

Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırana „yerhamukellah: Allah sana merhamet etsin!” demek.” (Buhârî, Cenâiz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbn Mâce, Cenâiz 1)

8. Peygamber efendimiz (s.a.v.) ölüm halindeki bir kimseyi ziyaret etti ve “kendisini nasıl buluyorsun” buyurdu, o kimse “Kendimi korku ile ümit arasında görüyorum.” dedi.

Rasûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah Teala eğer bir kimsenin kalbinde korku ve ümit bulundurursa, Allah onu ümit ettiklerine kavuşturur, korktuklarında da emin eyler.” (Tirmizi, İbni Mace.) 

9. Hz. Peygamberin Adba adındaki bir devesi vardı ki hiç kimsenin onu geçemezdi. Bir bedevi, bir binek devesi üstün de gelip onu geçti.

Bu Müslümanların ağırına gitti.Bunun üzerine Allah Resulü bu durumun farkına vararak şöyle buyurdu.“Allah bir şeyi yükseltti mi, sonradan mutlaka onu alçaltır.” (Buhari, Ebu Davut, Nesei.)

10. İbni Abbas (r. a.) den Teberinin rivayetine göre Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

1.Toplum ahdini bozduğu zaman, Allah onların düşmanlarını musallat eder.

2.Allahın indirdiğinden başkasıyla hükmettiği vakit, aralarında fakirlik baş gösterir.

3.İçlerinde hayasızlık belirlenince korkaklık zuhura gelir.

4.Ölçü ve tartıda hainlik yapıldığı zaman, mahsulden mahrum edilir.

5.Zekât vermedikleri zaman, oradakilerin bereketleri kesilir. (Çantay Meal. C/3.)

11.Allahın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdular. “Yedi gurup insan vardır ki, Allah Teala bunları başka gölgenin bulunmadığı günde kendi gölgesinde gölgelendirecektir.

1.Adaletli, (dürüst) idareci.

2.Rabbine ibadet ve kullukla yetişen genç.

3.Gönlü mescitlere bağlı olan kimse.

4.Allah için birbirini seven, Allah’ın sevgisi üzere bir araya gelen ve bu sevgi ile birbirinden ayrılan iki kişi.

5.Zengin ve güzel bir kadının gayrimeşru davetine ben Allah dan korkarım diyen kişi.

6.Sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek şekilde gizli veren.

7.Tenha bir yerde Allah Teâlâ’yı zikredip göz yaşı döken. 

(Müslim)

12. Rasûlullâh “Kıyamet ne zaman kopacak ya Rasûlullâh?“ diye soran bir zata “O gün için ne hazırladın?” buyurdu, O da „Hiçbir hazırlığım yok, fakat ben Allah’ı ve Onun Peygamberini çok seviyorum” dedi. Bunun üzerine o’na şu müjdeyi verdiler.

“Öyle ise sen sevdiklerinle berabersin.”

Bu Hadisi rivayet eden Enes b. Malik derki: Peygamber (s.a.v.) Efendimizin bu haberine sevindiğimiz gibi, hiçbir şey, bizi sevindirmedi (Buhari, Tecridi Sarih. 1495.)

13.Ebu Musa (r. a) ‘nın rivayet ettiği bir Hadisi şerifde “İyi arkadaş ile kötü arkadaşın benzeri, Misk satan ile ateş üfleyip saçan demirci körüğü gibidir.

Misk sahibi ya bir miktar bu güzel kokudan sana hediye eder yahut satın alırsın yahut da onun kokusundan istifade edersin.

Demirci körüğünün nefesi ise ya senin elbiseni yakar ya da ondan ağır bir koku koklamak zorunda kalırsın.” 

(Buhari, Salat 88. Müslim, Birr, 65.)

14.Sevbân (r.a.) ‚ın naklettiğine göre Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:                                               

“Size saldırmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” 

Orada bulunanlardan biri: 

“O gün sayıca az olacağımız için mi bu durum başımıza gelecek yâ Rasûlallâh!?” diye sordu. Efendimiz, “Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöp misali, hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız.                  Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı koyacak!” buyurdular. 

“Zaaf da nedir ey Allah’ın Resulü?” denildi. 

“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.” 

(Ebû Dâvûd, Melâhim, 5/4297.)

15.Ebu Hureyre (r.a.) ‘den rivayet edildiğine göre çöl halkından bir kimse Rasûlullâha (s.a.v.)  gelerek şöyle konuştu.

“Ya Rasûlullâh benim karım siyah bir çocuk doğurdu.”

(Araplar beyaz veya buğday renkli oldukları için ondan şüpheleniyorum demek istemiş). Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur (Buhari):

– Senin develerin var mı?

–  Evet var!

  • O develerin renkleri nasıldır?
  • Kırmızıdır.
  • Bunun içinde beyazı siyaha çalan boz develer var mıdır?
  • Evet vardır.
  • O boz renk nereden oldu.
  • Belki soyunun bir damarına çekmiştir.
  • Senin bu oğlunda eski bir soy, köküne çekmiş olabilir. 

16.Ebu Hureyre (r. a.) anlatıyor. Rasûlullâh (s.a.v.) “Dünya Mümine hapishane, Kafire Cennettir.” (Müslim, Tirmizi.) buyurdu.

Münavi hadisi açıklama sadedin de şu menkıbeyi nakleder.

Hafız İbni Hacer Kadıkudat iken bir gün etrafını saran büyük bir cemaatle haşmetli ve güzel bir heyete bürünmüş halde pazara uğrar.

Pazarda kılık kıyafeti pejmürde eskimiş ve yağlara bulanmış bir elbise içerisin de sıcak zeytin yağı satan bir Yahudi kendisine doğru yaklaşıp atının yularından tutar ve ey Şeyhul İslam sizin Peygamberiniz çDünya Mümine hapishane, kafire Cennettir.” demiştir. “Sen hangi hapistesin ben nasıl bir Cennetteyim” der. 

İbnu Hacer şu cevabı verir.“Ben Allah’ın bana Ahirette hazırladığı nimetlere nispetle halı hazırda sanki “Şu dünyevi saltanatıma rağmen hapiste gibiyim sende sana Ahirette hazırlanan azaba nispetle Cennette gibisin.”Yahudi bu cevap üzerine Müslüman olur.

17. Endülüslü Büyük Alim, İmam Ebu Muhammed hayra vesile olan davranışların tamamı dört hadisten çıkar:

I. Efendimiz (s.a.v.) “Allaha ve Ahirete inanan ya hayır söylesin ya da sussun.” sözü (Buhari, Müslim.)

II. Efendimiz (s.a.v.) “Kişinin iyi bir Müslüman olduğunun alametlerinden birisi de kendini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir.” sözü (Tirmizi, İbni Mace, Muvatta, Ahmed b. Hanbel.)

III. Efendimiz (s.a.v.) “Kendisine özel tavsiyede bulunduğu bir kimseye kızma” sözü (Buhari, Tirmizi.)

IV. Efendimiz (s.a.v.) “Herhangi biriniz kendisi için istediğini kardeşi içinde istemedikçe tam iman etmiş olmaz.” sözü 

(Buhari, Müslim, Nesei.) İmam Nevevi. Kırk Hadis.)

18. Meşhur Hadis Alimi Ebu Davut, “Kişinin Dini için şu dört hadis kafidir.” demiştir. Bu hadisler şunlardır:

I. Ömer b. Hattab’ın (r.a.) naklettiğine göre                                      Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır.              Kim Allah ve Resulü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resul’ünedir.                                          Kimde erişeceği bir dünyalık ve eveleneceği bir kadından dolayı hicret ederse onun hicreti de hicretine sebep olan şeydir.”                   (Buhari, Müslim.)

II. Enes b. Mâlik (r.a.) Allah Rasulü (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Sizden biriniz kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe (mükemmel) iman etmiş olamaz.”                                                 (Buhârî, İmân, 6; Müslim, İmân, 71; Nesâî, Tirmizî, İbn Mâce.)

III. Ebu Hureyre’den (r.a.) şöyle dediği nakledilmiştir.                        Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu.

“Kişinin iyi bir Müslüman olduğunun (alametlerinden birisi de onun) kendisini ilgilendirmeyen şeyleri, bırakmasıdır.”              (Tirmizi, İbn Mace, Muvatta.)

IV. Numân bin Beşîr (r.a.), “Resûlullah Efendimiz’i şöyle buyururken işittim” demiştir:

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisi arasında, birçok kimsenin bilmediği şüpheli hususlar vardır. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını korumuş olur.  Kim de şüphelileri işlerse, zamanla harama düşer. Aynen sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her Sultanın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu sâlih olursa, bütün vücut sâlih olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.”                                                        (Müslim, Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce.)

19. Ebû Hüreyre (r. a.) anlatıyor: 

Bir gün Rasûlullâh (s.a.v.)  Ashabına “Şu kelimeleri kim benden alıp onlarla amel edecek ve (buna ilâveten) onlarla amel edecek olana öğretecek?” buyurdular. Ben hemen atılıp “Ben, ey Allah’ın Resulü!” dedim. Efendimiz (s.a.v.)  Elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı:

“Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun!

– Allah’ın sana olan taksimine razı olursan, (kanatta) insanların en zengini olursun!

– Komşuna ihsanda bulun ki (kâmil bir) mümin olasın.

– Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki (kâmil bir) Müslüman olasın!

– Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” 

(Tirmizî, Zühd, 2/2305; İbn-i Mâce, Zühd, 24)

20. Rasûlullâh (s.a.v.) İstiğfar konusunda şöyle buyurur.

“Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona ummadığı yerden rızık verir.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1518; İbn-i Mâce, Edeb, 57)

21. Ebû Zer (r.a.) in Rivayetine göre Rasûlullâh (s.a.v.) bir gün: “Ben bir ayet biliyorum. Şayet insanları onu tutsalardı hepsine de kâfi gelirdi.” buyurmuştu.

Ashabı kiram:

“Ey Allah’ın Resulü, bu hangi ayettir?” dediler.

Allah Resulü (s.a.v.) 

“Kim Allah’a karşı takva sâhibi olursa, Allah Teâlâ ona bir çıkış yolu ihsan eder.” 

(Talâk, 2) ayetini tilâvet buyurdu. (İbn-i Mâce, Zühd, 24)

22. Enes (r.a.) şöyle anlatır:

Rasûlullah (s.a.v.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyâret etti ve:

“Allâh’a bir şey için duâ ediyor muydun veyâ O’ndan bir şey istiyor muydun?” diye sordu. Hasta:

“Evet, Allâh’ım, bana âhirette vereceğin cezâyı bu dünyada hemen peşin olarak ver, diye duâ ederdim.” dedi. Allah Rasûlü (s.a.v.)

şöyle buyurdu:

Senin buna gücün yetmez. Şöyle duâ etseydin olmaz mıydı:

“Rebbena atina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten ve kina azebennar- Rabbimiz! Bize dünyâda da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru!” (el-Bakara, 201)

Bunun üzerine o zât bu duâyı yaptı ve şifâ buldu.” 

(Müslim, Zikir, 23; Tirmizî, Deavât, 71/3487)

23. Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” (Buhârî, Rikâk, 23)

24. Süleyman bin Surad (r. a.) şöyle anlatır:

“Birgün Nebî (s.a.v.)  in yanında oturuyordum. İki kişi birbirine hakâret ettiler. Bunlardan birinin yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu, boyun damarları şişti ve dışarı fırladı. Bunu gören Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ben bir söz biliyorum, eğer bu kişi onu söylerse, üzerindeki bu kızgınlık hâli geçer. Eğer o: 

“Euzu Billahi mineş’şeytanirracim- İlâhî rahmetten kovulmuş şeytandan Allâh’a sığınırım.” derse, üzerindeki bu hâl kaybolur.”

Oradakiler Allah Rasûlü’nün bu tavsiyesini ona ilettiler.” 

(Buhârî, Bed’ü’l-Halk 11, Edeb 44, 76; Müslim, Birr 109; Ebû Dâvûd, Edeb 3)

25. Rasûlullah (s.a.v.) yolda giderken bir adama rastladı. O kişi, hayâ sâhibi kardeşini bu huyunu terk etmesi için azarlıyor ve ona: “Sen utanıyor, edepli davranıyorsun ama, bu sana zarar veriyor, işlerini aksatıyor.” şeklinde telkinlerde bulunuyordu. 

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

“Onu kendi hâline bırak; zîrâ hayâ îmandandır.” (Buhârî, Edeb 77, Îmân 16; Müslim, Îmân 57-59)

26. Birgün Rasûlullah (s.a.v.) ashâbına:

“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sormuştu. Onlar: “Bize göre müflis, parası va malı olmayan kimsedir.” şeklinde cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.v.)  şöyle buyurdu:“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyâmet günü namaz, oruç ve zekât sevâbıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zinâ isnâd edip iftirâda bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevâbı şuna, buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sâhiplerinin günahları kendisine yükletilir ve neticede cehenneme atılır.” 

(Müslim, Birr, 59; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)

27. Numân bin Beşîr (r. a.) şöyle anlatır:

Babam beni Rasûlullaha (s.a.v.) götürdü ve “Ben, sâhip olduğum bir köleyi bu oğluma verdim.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) “Buna verdiğini diğer çocuklarına da verdin mi?” diye sordu.        Babam “Hayır, vermedim.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) “O hâlde yaptığın hibeden dön!” buyurdu. (Buhârî, Hibe 12, Şehâdât 9; Müslim, Hibât 9-18)

28. Rasûlullah (s.a.v.)  Efendimiz şöyle buyurur:

“Faydalı işler görmekte acele ediniz. Zîrâ yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. dînini küçük bir dünyâlığa satar.”(Müslim, Îmân 186; Tirmizî, Fiten,30, Zühd 3; İbn-i Mâce, İkâme 78)

29. Enes (r.a.) şöyle anlatır:

“Vefâtı esnâsında Rasûlullah (s.a.v.) ‘ın yanındaydık. Bize üç defâ:

“Namaz husûsunda Allah’tan korkun!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:

“Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Dul kadın ve Yetim çocuk. Namaz husûsunda Allah’tan korkun!”

Sonra; “Namaz, namaz.” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar edip durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)

30. Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu. “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz. Fakat Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” (Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116-119)

31. Hazret-i Âişe (r.a.) ‚den rivayet edildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.v.) in ailesi bir koyun kesmişti. Birçok kimseye infakta bulunulduktan sonra Hazret-i Peygamber (s.a.v.) koyundan geriye ne kaldığını sordu.

Hazret-i Âişe (r.a.) 

“Sâdece bir kürek kemiği kaldı.” cevabını verince, Hazret-i Peygamber (s.a.v.) 

“Desene bir kürek kemiği hâriç, hepsi bizim oldu!” buyurdu. (Tirmizî, Kıyamet, 33)

32. Rasûlullâh (s.av.)  Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“(Hakikatte) mücahit, nefsine karşı cihat eden kimsedir.”

 (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2/1621; Ahmed, VI, 20)

33. Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bir keresinde: “Sadaka vermek her müslümanın vazifesidir.” buyurmuştu. 

Ashâb-ı kirâm:

“Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler.

“Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder.” buyurdu.

“Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise?” dediler.

“Darda kalana, ihtiyaç sâhibine yardım eder.” buyurdu.

“Buna da gücü yetmezse?” dediler.

“İyilik yapmayı tavsiye eder.” buyurdu.

“Bunu da yapamazsa?” dediler.

“Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır.” buyurdu. (Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55)

34. Bir kudsî hadîste “Allah Teâlâ, kıyâmet gününde:

“Ey Âdemoğlu! Ben’i doyurmanı istedim, doyurmadın!» buyurur. Âdemoğlu:

“Sen Âlemlerin Rabbi iken ben Sen’i nasıl doyurabilirdim?” der. Allah Teâlâ:

“Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini Ben’im katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? 

Ey Âdemoğlu! Sen’den su istedim, vermedin!” buyurur. Âdemoğlu:

“Ey Rabbim! Sen Âlemlerin Rabbi iken ben Sana nasıl su verebilirdim?” der. Allah Teâlâ:

“Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur.” (Müslim, Birr, 43)

35. Rasûlullâh (s.a.v.) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâmdan biri:

“İnsan elbise ve ayakkabısının güzel olmasını arzu eder?!” diyerek mevzuyu iyice anlamak istedi. Efendimiz de şu îzahta bulundu:

“Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir ise hakkı kabûl etmemek ve insanları küçümsemektir.” (Müslim, Îmân, 147; Ebû Dâvûd, Libâs, 26; Tirmizî, Birr, 61)

36. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kim bir hayrı başlatır ve başkaları da onu devâm ettirirse, o kimse yaptığı hayrın sevâbını eksiksiz alır ve o hayrı takip edenlerin sevâbının bir misli de kendisine verilir. Fakat onların ecirlerinden hiçbir şey eksilmez. 

Kim de kötü bir çığır açar ve bu çığırdan başkaları da giderse, bu kişiye, o kötü işin günâhı eksiksiz verilir; ayrıca başlattığı kötü yoldan gidenlerin günâhının bir misli de yazılır. Fakat onların günahlarından da hiçbir şey noksanlaşmaz.” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 14)

37. Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.) “Din kardeşin zâlim de olsa mazlum da olsa, ona yardım et!” buyurmuşlardı. Bir adam:

“Yâ Rasûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse nasıl yardım edeyim?” dedi. Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“Onu zulümden alıkoyar, zulmüne mânî olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim 4, İkrâh 6; Tirmizî, Fiten 68)

38. Sahabeden Ukbe b. Amir ile Ebu-l Haysem arasında şu konuşmada ibret alınacak noktalar vardır.

Sözü Ebul Haysem açıyor.

Bizim şarap içen komşularımız var.

Onların yakalanmaları için polis çağıracağım,

Ukbe b. Amir yapma onlara öğüt ver, korkut.

Menettim dinlemediler onların yakalanması için polis çağıracağım.

Ukbe b. Amir (r.a.) yazık sana yapma diyorum, çünkü ben Resulullahın şöyle dediğini işittim.

“Kim bir ayıbı örterse, sanki kabrine diri gömülmüş bir yavruyu kurtarmış olur.” (Ebu Davud.)

39. Rasûlullah (s.a.v.)  birgün. “Gıybet nedir, bilir misiniz?”diye sormuştu. Ashâb-ı kirâm: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” dediler. Hazret-i Peygamber:

“Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.” buyurdu.

“Söylenen ayıp, eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.

“Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftirâ ettin demektir.” buyurdu. (Müslim, Birr, 70; Ebû Dâvûd, Edeb, 40/4874)

40. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular. “Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn-i Mâce, Zühd, 31)

, , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen