Sahabe Hayatı: Ebu Zerr el-Gifari

29. Dezember 2022
29. Dezember 2022 Ismail Kilic

Ebu Zerr el-Gifari (r.a.) ilk Müslümanlardandır. 

Bedevilerden İslam’ı kabul eden ilk kişidir. Ebû Zerr, Benû Gıfâr kabilesine mensup olup doğum tarihi bilinmemektedir. 

Hicri 31 (M. 651/652) yılında Mekke ile Medine arasında bir yer olan er-Rebeze’de vefât etmiştir.

Asıl adı Cündeb b. Cünade olan Ebu Zer İsminden ziyade künyesiyle meşhurdur. 

İslâm tarihinde isminden ziyade bu künyesi ile meşhur olup bununla anılmaktadır. Ebû Zerr el-Gıfârî’nin kabilesi ve ailesi genellikle cahiliye devrinde yol kesmek, kervanları soymak ve eşkıyalık yapmakla tanınırdı. 

Ebû Zerr, cesareti ve atılganlığı ile büyük bir şöhret yapmıştır.

Ebû Zerr genç yaşlarındayken bir gün, birdenbire değişerek eşkıyalığı bırakıp Haniflerden oldu. İslâm’ın henüz zuhur etmediği bir zamanda Allah yolunu tuttu. 

Öyle ki, etrafındakilere, “Allah’tan başkasına ibadet edilmez.           Putlara tapmayınız, onlardan hiçbir şey istemeyiniz!” demeye başladı. 

Kendi ifadesine göre, Müslüman olmadan üç yıl evveline kadar kendine mahsus bir şekilde Allah’a ibadet ettiğini ifade etmiştir. Ebû Zerr’in İslâm ile müşerref olması başlı başına bir olaydır. 

Şöyle ki; Ebu Zer el- Ğifari:

Mekke’de bir zat zuhur etmiş kendisinin Peygamber olduğunu söylüyormuş diye bize haber erişti. Yüce Allah daha o zaman İslamiyet sevgisini kalbime düşürdü. Kardeşim Üneys’e hayvanına bin şu vadiye doğru git. Kendisine gökten haber geldiğini söyleyen o adamla konuş Söyledikleri şeyleri dinle. Kendisi hakkında benim için bilgi edin dedim. Kardeşim Üneys Mekke’ye kadar gitti. Onunla buluştu kendisinin söylediklerini dinledikten sonra bana geldi.

Ne yaptın ne haber diye sordum. Cevaben Mekke’de senin dininde bir adama rastladım ki kendisini Allah’ın gönderdiğini söylüyor dedi. Halk Onun hakkında ne söylüyor diye sordum. Kardeşim Üneys Onun için Şair, Kâhin, Sihirbaz diyorlar dedi. Üneys konuşmasına devam ederek Ben Kahinlerin sözünü dinledim.

Onun söylediği Kahinlerin sözüne benzemiyor diye itiraf eder. Üneys’in kendisi Şairlerden olduğu için sözüne şöyle devam eder, Onun sözünü Şiirin her çeşidine de tatbik ettim. Vallahi Onun sözlerine kimse şiir diyemez. Vallahi O muhakkak sadıktır, Kahinler ise muhakkak yalancıdırlar Vallahi ben öyle bir zat gördüm ki Hayrı, iyiliği, ahlaki faziletleri emrediyor, şerden kötülükten de sakındırıyor dedi.

Bunun üzerine kardeşime sen bana bu hususta gönlüme şifa veren müşküllerimi gideren bir haber getirmedin. Kendim giderek Onu görmek istiyorum dedim. Kardeşim Üneys olur fakat sen Mekke halkından sakın. Çünkü Ona karşı kin besliyorlar, dedi.

Bu konuşmadan sonra hemen azık dağarcığını ve su tulumunu yüklendim, elime bir asa alıp yola düştüm. Mekke’ye ulaştım.

Rasûlullâhı şahsen tanımıyor, başkasından sormayı da uygun bulmuyor, Mescidi haramda bulunuyor ve zemzem suyundan içip duruyordum.

O sırada yanıma Ali b.  Ebi Talip uğradı ve “Şu adam herhalde gariptir, sanırım” dedi. “Evet garibim” dedim. “Öyle ise, kalk benimle bizim eve gidelim” dedi. Onunla birlikte gittim. Ne o bana bir şey sordu, ne de ben ona bir şey haber verdim.

Sabaha çıkınca Rasûlullâhı sormak için kuşluk vakti, Mescidi Harama gittim. Fakat hiç kimse Onun hakkında bana haber vermedi.

Yine Ali bana uğradı da “Bu adam için daha yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi” dedi. Ben „hayır“ dedim. Ali: „Benimle gel. Bizim eve gidelim.“

Evlerinde bana; „Senin işin nedir? Sen bu şehre ne için geldin?“ diye sordu. Gizli tutacağına ve işim hakkında bana kılavuzluk edeceğine söz verirsen haber veririm dedim.

Tamam deyince, bize erişen habere göre, „Burada bir zat çıkmış, kendisinin Peygamber olduğunu söylüyormuş. Onunla konuşmasını, Ondan bana haber getirmesi için kardeşimi göndermiştim. Kardeşim gönlüme şifa verecek bir haber getirmediği için Onunla kendim buluşup konuşmak için geldim dedim.“

„Sen geldiğine isabet (akıllılık) ettin. Bu zat Allah’ın Resulüdür, Hak Peygamberdir. Sabahladığın vakit sen beni takip et. Ben senin için korkulacak bir şey görürsem ayakkabılarımı düzenliyormuşum gibi dururum, sen beni bekleme, yoluna devam et, eğer ben yoluma devam edersem beni takip et“ dedi, bende öylece Ali b. Ebi Talibi takip ettim.

Böylece Rasûlullâhın Huzuruna girdim. “Esselamü Aleyke ya Rasûlullâh” diyerek Onu ilk defa İslam Selamıyla ben selamladım.

Allah’ın Resülü (s.a.v.) Bana “Sen kimsin” diye sordu.

Gıfar oğullarından bir adamım dedim.

Kendisine „Ya Muhammed! Sen insanları nelere davet ediyorsun?“, diye sordum.

Rasûlullâh: “Bir olan şeriki bulunmayan, Allaha imana ve putları reddetmeye ve benim de Rasûlullâh olduğuma şehadet (kabul) etmeye davet ediyorum“ buyurdu. Oracıkta bana İslamiyet’i (nasıl Müslüman olacağımı) bildir!
Bildirince hemen oracıkta Müslüman oldum.

“Eşhedü en la ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammed’en abduhu ve Resulüh” diyerek şehadet getirdim.

O zaman Rasûlullâh (a.s.) ‚ın yüzün de sevinç belirdiğini gördüm.

Rasûlullâh (a.s.) “Bana Ey Ebu Zer!  Sen şimdi memleketine git, bu işi Mekkelilerden gizli tut!” buyurdu.

„Ya Rasûlullâh ben dinimi açıklamak istiyorum“ dedim.

Rasûlullâh: „Ben senin hakkında Mekkelilerden endişe ediyorum.“ 

Bende: „Ya Rasûlullâh öldürüleceğimi bilsem de, dinimi açığa vuracağım“ dedim. 

“Seni hak dinle gönderen, Allaha yemin ederim ki, Mescidi Haram’da onların arasında İslamiyet’i haykıracağım” diyerek, Kureyşlilerin Mescidi Haram’da bulundukları sırada yanlarına varıp: „Ey Kureyş cemaati! Eşhedü en la ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulüh. Allah’tan başka İlah bulunmadığına şehadet ederim, Muhammed’in de Allah’ın kulu ve Resülü olduğuna şehadet ederim” diye bağırdım.

Müşrikler yerlerinden kalkarak beni öldüresiye dövdüler.

O sırada Abbas b. Abdulmuttalip yetişip üzerime kapandı ve onlara “Yazıklar olsun size! Siz bunun Ğifar kabilesinden olduğunu ve tüccarlarınızın Şama giden yolunun bunların yurdundan geçtiğini bilmiyor musunuz?”

Bunun üzerine, üzerimden çekildiler.

Ertesi gün sabahleyin yine Mescidi Harama vardım, dünkü söylediklerimi tekrar söyledim. Onlarda aynı şekilde üzerime üşüşerek beni dünkü gibi öldüresiye dövdüler.

O sırada yine Abbas yetişip onlara dün söyledikleri gibi söyleyince bıraktılar. Sonra kalkıp Rasûlullâh (a.s.)’ın yanına vardım.

Rasûlullâh (a.s.) halimi görünce, “Ben seni menetmemiş miydim” buyurdu.

Bende, „Ya Rasûlullâh! Bu kalbimde bir istek idi. Bende onu açığa vurdum dedim.” Bunun üzerine Rasûlullâh (a.s.) “Şimdi kavminin yanına dön! Ortaya çıktığımızın haberi sana geldiği zaman da yanımıza gel!” buyurdu. 

Bu emir üzerine Ebû Zerr el-Gıfari kendi kabilesi arasına dönüp, onlara İslamiyet’i anlatmaya başladı. Hicrete kadar bu hizmete devam etti. Daha sonra Ebû Zer hazretleri Medine’ye hicret etti. 

Peygamber efendimiz hicretten sonra Ashâb-ı kiram arasında kurduğu kardeşlikte Ebû Zerr hazretlerini de Münzir bin Amr hazretleri ile kardeş yaptı. Daha sonra İslam’ı anlatması için tekrar kabilesi arasına gönderildi. Ebû Zer-i Gıfâri hazretleri Hendek savaşından sonra tekrar Medine’ye geldi ve yerleşti. Bundan sonra Peygamber efendimizin yanından ayrılmadı.

Ashab-ı Suffe ile Mescid-i Nebevi’de yatıp kalktığı için her an Hz. Peygamber’in yanında ve hizmetinde bulundu. Tebük muharebesinde Ebû Zerr el-Gıfâri hazretlerinin devesi pek zayıf ve dayanıksız olduğu için geride kalmıştı. Yolun ortasında devesi çöküp kalınca, devesinden indi. 

Eşyasını sırtına yükleyerek orduya yetişmek için yaya yürümeye başladı. Şiddetli sıcağın altında bir öğle vakti orduya yetişti. Rasûlullah’ın yanında bulunan Ashâb-ı kiram uzakta bir kişinin geldiğini gördüklerinde dediler ki:

“Yâ Rasûlallah! Tek başına bir adam geliyor.” Peygamber Efendimiz.

“Ebû Zerr midir? Onun olmasını isterim,” buyurdular. Ashabı kiram dikkatle bakıp Evet Ya Rasûlullaha bu gelen Ebû Zerr’dir.” Dediler.

Rasûlullâh Ebu Zerr hakkında şöyle buyurdu:

“Allah Ebû Zerr’e rahmet eylesin! O, yalnız başına yürür, yalnız başına ölür, yalnız başına haşr olunur” buyurdu. 

Bu hadisi şerifte haber verilen birincisi yani tek yürümesi Ebu Zer’in Tebuk ordusunun arkasından yalnız başına yürüyerek gitmesi gerçekleşmiştir.

İkincisine gelince oda şöyle olmuştur.

Ebu Zerr el- Ğifari oturmak zorunda kaldığı Rebzede ölüm döşeğine düştüğü zaman hanımı ağlamaya başlar. Ebu Zer ona ne için ağlıyorsun” diye sorar. Kadın da “Ölürsen seni saracak bir kefen bile yok der.

Ebu Zer sen onu hiç düşünme. Ben bir gün Rasûlullâh (a.s.) ın yanında bir birkaç kişi ile bulunduğum sırada Rasûlullâh (a.s.) “Sizden biri, kır bir yerde vefat edecek. Onun cenazesin de Müminlerden küçük bir topluluk hazır bulunacaktır.” buyurduğunu işittim.

O meclis de benimle birlik de bulunanların hepsi topluluklar için de ve köy yerlerin de vefat ettiler. Onların arasında benden başka sağ kalan yok, işte ben şu an kır yerde ölüyorum.

Yolu gözet (Benim söylediğim şeyin doğru olduğunu göreceksin) Vallahi ben şimdiye kadar ne yalan söylemişim ne de yalanlanmışımdır” der.

Hanımı ise “Ben bunu nasıl umayım ki Hac yolcularının da ardı kesilmiş bulunuyordur” der.

Ebu Zer “Sen yolu gözetmeye bak” der.

Ebu Zer vefat edince hanımı ile uşağı onun dediğini yaparlar. Cenazesini yolun ortasına koyarlar.

O sırada Umre yapmak maksadıyla Iraklılardan içlerin de Abdullah b. Mesut’un da bulunduğu küçük bir kafile gelir. Yol üzerindeki cenaze onları korkutur, Develer ürküp az kalsın Cenazeyi çiğneyecek olur.

Ebu Zerr (r.a.)’in hizmetçisi hemen ayağa kalkıp “Bu Rasûlullâh (a.s.)’ın Sahabesi Ebu Zerdir. Kendisinin gömülmesi hususunda bize yardım ediniz deyince Abdullah b. Mesut kendisini tutamayarak ağlamaya başlar ve Rasûlullâh (a.s.) “Senin için tek başına yürüyecek, tek başına ölecek, tek başına da ba’s olunup dirileceksin.          Buyurmakla ne kadar doğru söylemiş.” diyerek Abdullah bin Mes’ûd’un verdiği kefenle kefenlendi ve cenaze namazını da Abdullah bin Mes’ûd kıldırdı. Sonra da Peygamberimizin Tebuk’ e giderken Ebu Zer hakkında söylediklerini arkadaşlarına anlatır. 

(İslam Tarihi. M. Asım Köksal C.4. s.30.)

, , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen