SAHABE HAYATI: Adiy b. Hatem-i Tai

6. April 2023
6. April 2023 mfkl

Adiy b. Hatem-i Tai Cömertliğiyle dillere destân olan, Tay kabilesinin reisi olan Hâtim-i Tâî’nin oğlu olan Hz. Adiy, hitâbeti kuvvetli, hazır cevap, şerefli, fazîletli ve babası gibi cömert bir zât idi. 

Allah Rasûlü (s.a.v.) Hicret’in dokuzuncu yılında Hazret-i Ali’yi, Tayy Kabîlesi’nin putu Füls’ü yıkmaya gönderdiğinde, Adiy Şam’a kaçmıştı. Kızkardeşi Seffâne ise esirler arasında Medîne’ye getirilmişti.

Varlık Nûru Efendimiz, Seffâne’yi serbest bıraktı ve elbise, binek hayvanı ve yol azığı verip kavminden güvenilir bâzı kişilerin yanına katarak Şam’a gönderdi.

Adiy bin Hâtim (r.a.) hâdisenin devâmını şöyle anlatır:

“Seffâne akıllı bir kadındı. Ona (Allah Rasûlü’nü kastederek):

“Şu zâtın durumu hakkındaki görüşün nedir?” diye sordum. 

Bana “Vallâhi, senin hemen O’na katılmanı dilerim. 

Eğer gerçekten peygamberse, O’na tâbî olmakta başkalarının önüne geçmen, senin için bir fazîlet ve üstünlük olur. Bir hükümdarsa, O’nun sâyesinde Yemen’deki saltanatını kaybetmez, hor ve hakir bir duruma düşmezsin! Artık karar senindir!” dedi.

“Vallâhi yerinde görüş budur! Ben bu zâta gideceğim. O bir yalancı ise (yalancılığı) bana zarar vermez. Eğer doğru ise söylediklerini dinler, kendisine tâbî olurum!” dedim ve Medîne’ye gittim.

Hazret-i Peygamber (a.s.) in yanında akrabâ, kadın ve çocuklarının bulunduğunu gördüğüm zaman anladım ki, O’nda ne Kisrâ’nın ne de Kayser’in saltanatı vardır. Fahr-i Kâinât elimden tuttu, beni evine götürdü. Giderken, düşkün ve yaşlı bir kadın O’nu yolda durdurdu ve ihtiyâcını arz etti. 

O da uzun bir süre ayakta durup kadıncağızın derdini dinledi ve meselesini halletti. Eve vardığımızda hurma lifinden doldurulmuş bir minder alıp bana ikrâm etti:

“Bunun üzerine otur!” buyurdu. 

Ben: “Hayır! Onun üzerine Sen otur!”dedim. 

Rasûlullah bana: “Hayır, sen oturacaksın!” buyurdu. 

Minderin üzerine oturdum, Rasûlullah (s.a.v.) ise kuru yere oturdu. İçimden; “Vallâhi bu, hükümdar işi değildir!”dedim. 

Allah Rasûlü (s.a.v.) “Adiy! Müslüman ol, selâmet bulursun.” deyince: “Benim dînim var.” dedim.

“Senin dînini senden iyi biliyorum!” buyurdu. “Benim dînimi benden iyi mi biliyorsun?” dedim.

“Evet! Sen Rekûsî  (Rekûsiyye: Hristiyanlık ile Sâbiîlik arasında, ikisinin karışımı bir din) değil misin, Kavminin elde ettiği ganimetlerin dörtte birini almaktasın.

“Evet öyle.” dedim. “Aslında bu, dînine göre sana helâl değildir!” dedi ve daha fazla bir şey söylemedi. Rasûlullah bunu söyleyince çok mahcup oldum! Kendisine:

“Evet! Öyledir vallâhi!” dedim. O zaman anladım ki O, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir.

Rasûlullah (s.a.v.) beni utandıran sözü bir daha tekrarlamadı. Sözlerine devamla “Senin İslâm’a girmene mânî olan sebebi biliyorum. Sen; “Ona zayıflar, Arapların değer vermediği güçsüz kimseler tâbî oluyor.” diyorsun. Sen Hîre’yi bilir misin?” buyurdu.

“Görmedim ama duydum.” dedim.

“Canımı kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, Allah bu dâvâyı tamamlayacak. Öyle ki tek başına bir kadın Hîre’  (İslam öncesi Arap tarihinde önemli bir şehirdir, günümüzde Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza) den çıkarak gelip Mekke’de Allâh’ın evini tavâf edecek. 

Sonra Kisrâ bin Hürmüz’ün hazineleri fethedilecek!” buyurdu.

“Kisrâ bin Hürmüz’ün mü?” diye sordum.

“Evet Kisrâ bin Hürmüz’ün!” buyurdu. Sonra da: 

“Çok sürmez, dünya malı o kadar artacak ki, kimse tenezzül etmeyecek, malın zekâtını alacak kimse bulunamayacak!” buyurdu.

Müslüman olduğumda Rasûlullah (s.a.v.) çok sevindi, yüzünde büyük bir sürur müşâhede ettim. Ensâr’dan birinin evinde misâfir olarak kalmamı istedi. Sabah-akşam onun evine gidip gelmeye başladım. Hiçbir namaz vakti girmezdi ki, Allah Rasûlü’nü özlemiş olmayayım!”

Yıllar sonra bu hâdiseyi anlatan Adiy (r.a.) der ki: 

“Vallâhi bir kadının Hîre’den devesinin üzerinde korkmadan yola çıkıp şu Beytullâh’ı haccettiğini gördüm. Kisrâ’nın hazinelerini fethedenler arasında ben de vardım. Canımı kudret elinde bulunduran Allâh’a yemin ederim ki, Efendimiz’in söylediği sözlerin üçüncüsü de mutlaka olacaktır. Çünkü onu Rasûlullah söyledi.”

(Bkz. Buhârî, Menâkıb, 25; Ahmed, IV, 257, 377-379; İbn-i Hişâm, IV, 246-249; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 62; İbn-i Abdilber, el-İstîâb, Kâhire ts., III, 1057; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 9.)

Rasûlullah (s.a.v.)’ın bildirdiği üçüncü haber de vakti gelince tahakkuk etti. Halîfe Ömer bin Abdülaziz, zekât memurunu Afrika ülkelerine göndermişti. Memur, malları dağıtamadan geri getirdi. Çünkü zekât alacak kimse bulamamıştı. 
Bunun üzerine o da bu paralarla pek çok köle satın alıp âzâd etti. (Saîd Ramazan el-Bûtî, Fıkhu’s-Sîre, Beyrut 1980, s. 434. Faziletler Medeniyeti. C.1.Osman Nuri Topbaş.

, , , , , , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen