Ölüm Gerçeği

14. August 2017
Posted in Makale
14. August 2017 Ismail Kilic

Ölüm ta ezelden gelen İlahi bir mesajdır:

Rabbimiz “Kullu nefsin zaikatul mevt- Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. (Ankebut:57.) buyurmaktadır.

Evet, her nefis ölümü tadacaktır. Bir İnsan yüzde yaşasa, binde yaşasa akibet ölümdür.

Herkes Ölecektir. “Ecel geldi Cihane, baş ağrısı bahane”derler. Önemli olan İman ile bu Dünyadan göç etmektir.

Yirmi yaşında ölen bir kişi için genç yaşta öldü deriz, eğer bir İnsan Kuran’a ve Sünnete göre yaşamış ise o kişi çok yaşamış demektir. Yok şayet bir insan 100 sene İmansız yaşayıp ölmüş ise ona da çok yaşadı diyemeyiz zira Dünya hayatı geçicidir, önemli olan Ahiret hayatıdır. Aslında İman ile genç yaşta ölenlere değilde İmansız bir hayat yaşayanlara üzülmek lazım. Asıl onlara acıyıp ağlamak lazım.

Dünya iki kapılı bir handır, bir insan çadırda da yaşasa, köşkte de yaşasa, sonunda ölecektir. Dünyada herkes fanidir, her fani bir gün elbette fani olacak.

İlahi ferman bu “kullu men aleyha fan- her canlı fanidir, fani olacak” (Rahman:26.) buyurulmaktadır.

 

Ancak Fani olmak, yok olmak demek değildir. Doğumla bu aleme kavuştuğumuz gibi ölümlede bir başka aleme kavuşacağız. Tohum toprağa düşmesine rağmen nasıl bir başka hayata kavuşur ve gökyüzüne dal-budak salarsa, insanın cesedi de ölümle çürüyecek. Fakat ölümsüz ruhuyla ebedi  bir alemde hayat bulacaktır.

Bu yüzden Mehmet Kotku Hazretleri “Mümin için ölüm yoktur göç vardır göç” diyerek bu gerçeği dile getirmektedir.

Evet Ölen cesettir, ruh ise ölmez ve yoluna devam eder. Ceset ise bir gün yeniden diriltilerek, Dünya da yaptıklarının hesabı sorulacaktır.

“Kim zerre kadar hayır yaparsa karşılığını görecek her kimde zerre kadar kötülük yaparsa karşılığını görecektir.”

(Zilzal:7-8.)

Hiç kimsenin yaptığı iyilik boşa gitmeyecek ve yine hiç kimsenin yaptığı kötülük yanına kar kalmayacaktır.

Herkes yaptığının karşılığını bir gün elbette görecektir. Binaenaleyhi herkes ne yaparsa kendisine yapar. İyi iyiliğini yapar, kötüde kötülüğünü yapar demişler. Aslında hiç kimse, kimseye ne iyilik yapar nede kötülük. Herkes kendisine  yapar. Zira o iyilikte kötülükte bir gün gelir Dünyada veya Ahirette kendisini bulur.

Bundan ötürü Hz. Ali (r.a.) bir defasında:

“ Ben hiç kimseye ne iyilik nede bir kötülük yapmadım.”

dedi. Orada bulunanlar bu söze hayret ettiler ve:

„Ey müminlerin emiri, sizden hiç kimseye karşı bir kötülük meydana gelmiş değil, ama iyilik etmemiş olmanız nasıl mümkün olabilir,bir çok insana iyilikler yaptınız“ sordukların da,

Hz. Ali r.a. şöyle dedi:

Allah Tealâ, “İyilik eden kendine, kötülük eden de kendine etmiş olur” diye Fussilet suresinin 46.cı ayeti kerimesini okur.

Yani benden meydana gelen her iyilik ve kötülük, aslında kendi nefsimedir, başkasına değil, diyerek sözlerine açıklık getirir.

Bizler bu Dünyaya ölmek için geldik, yani Dünyada misafiriz. Bizi bu Aleme gönderen zat bir gün bizi geri çağıracaktır.

Lokman oğluna “Oğlum bu bir hükümdür (Ölüm) ki sana gelecek, fakat ne zaman geleceğini bilemiyorsun o seni yakalamadan sen ona hazırlan!“, demiştir.

Dünyayı kazanırken Ahiretimizi kaybetmemeliyiz. Yani Dünya için var gücümüzle çalışıp muasır devletlerin önüne geçmeliyiz ve buna mecburuz. Bu doğrultuda hareket etmek Allah’ın emridir. Ancak geçici Dünyayı imar ederken Ebedi bir dünyayı da ihmal etmemeliyiz.

Zira Dünya hayatı bizim için bir gün bitecek, bize kalan ibadetlerimiz ve salih amellerimiz olacak ve nitekim sevgili  Peygamberimiz (s.a.v.) “Sabah namazının iki rekat sünneti, dünya ve dünyada ki her şeyden daha hayırlıdır.” (Müslim) buyurmaktadır.

Dünya hayati bir gün sonlanacak malı ve mülkü, mevkii ve makamı geride kalaca. Bizimle beraber gidecek olan tek şey ibadetlerimiz vede  yaptığımız hayırlı ve güzel amellerimiz olacaktır. Velhasılı kelam; Akıllı insan çalışır helalinden kazanır. Dünyasını mamur eder kabrini aydınlatır. Ahiretini ebedi saadete çevirir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): Malın çokluğu sizi aldattı, İnsanoğlu malım malım der, senin yiyipte yok ettiğinden veya giyip eskittiğinde, veyahutta tasadduk edip baki bıraktığından başka malın mı var?

Yol uzun azık az, yol tehlikelerle dolu, bu günah yüküyle böyle  bir  yürüyüş ve az olan bir azık ile menzile varılmaz..

Lokman Hekimde “Ey oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insanlar orada boğulmuştur. Gemin takva, yükün iman, halin tevekkül olsun, umulurki kurtulursun.”

“Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır” ( Al-i Imran.185; Enbiya.35 Ankebut.57. ayetleri ölümün kaçınılmaz bir hakikat olduğunu vurgulamaktadır.

Şair ne güzel demiş: “Elmevtü ye’ti bağteten vel kabrü sandukul amel. -Ölüm ansızın sana gelir, kabir ise amellerin sandığıdır.”

Ölüm aniden geleceğine göre hazırlıklı olmalıyız vede sandığı doldurmaya gayret etmeliyiz. Yoksa bizim için başka bir kurtuluş yolu görünmemektedir.

Ve yine Şairin dediği gibi asıl gariplikte orada başlıyacaktır:

“Gariplik Şam’da ya da Yemen’de garip kalmak, oralarda gurbet hayatı yaşamak değildir. Asıl Gariplik mezarda, kefenle sarılıp mezarda yattığı andır.”

Öyleyse sonsuz bir yolculuğa çıkacağı kesin olan bir İnsanın hazırlık yapmaması hiç düşünülebilir mi? Hal böyle iken İnsanı aldatan sonu gelmez emellerden ve ölçüsüz dünya sevgisinden kurtulmanın tek yolu; en büyük vaiz olan ölümü hatırdan çıkarmamalıyız!Öyleki Veysel Karani hazretlerinin dediği gibi

“Ölümü, yattığında yastığının altında, kalktığında da karşında bil.”

 

Peygamber Efendimiz s.a.v. de „Kefa bil mevti vaiza – (İnsana vaiz [nasihatçi] olarak ölüm yeter)“ buyuruluyor.(Beyheki)

Hz. Ömer’in yüzüğünün kaşına,

“ Ölüm sana vaiz olarak yeter, ey Ömer!” hadis-i şerifini yazdırmış olması ibret vericidir.

Evet Ölüm bizim için büyük bir vaizdir. Önemli olan bu vaaza kulak vermektir. Maalesef ondan çok kimseler ders almaz. En tesirli hatip musallada yatan mevta (ölü) dır. Ama ne yazık ki onu kimse duymak istemez. Bir gün herkes bu hatibin yerine geçecek ama o zamanda maatteessüf sesini başkalarına duyuramıyacaktır.

Her şeye rağmen Ölümü sevmek lazım zira Üstad Necip Fazıl Fazıl’ın dediği gibi

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü Peygamber.”

Evet ölüm güzeldir güzel bir şekilde hayat sürdürülürse daha güzel olacaktır, Azrail (a.s.)’a gelince o bir melek değilmidir.

Bu yüzden İmam Gazali (r.a.) Meleklerin en üstünü Cebrail (a.s.) dır, ama ben en çok Azrail (a.s.)’ı severim çünkü o beni sevdiklerime kavuşmama sebep olur diyerek bir gerçeği dile getirir.

Bütün bunlardan dolayı hem ölüm için hazırlıklı olmalıyız, hemde ölümü sevmemiz lazım. Zira ölmeden cennete gidilemez. Ölmeden sevdiklerimize, yani bizden önce dünyadan göç eden yakınlarımıza vede Peygamber Efendimize dahası Allah’a kavuşamayız.

Ezcümle cennetin yolu ölümden geçmektedir, yalnız şunuda unutmamak lazımki; Ne dünyada nede sıratı geçmeden bizim için rahat yoktur! Zira Dünya sürgün yeri olduğundan, sürgünde rahat olunmaz. Ancak rahatlık cennette olur.

Sevgili  Peygamber Efendimiz Cebrail kalbime üfledi:

Ya Muhammed kimi seversen sev, ondan ayrılacaksın. Ne kadar yaşarsan yaşa, akibet öleceksin.

Nası istersen öyle amel et sonunda karşılığını bulacaksın. (Kutub  ı Sitte.)

Vel hasılı kelam İbadet etmek için geldik hesap için döneceğiz.

Dünyada misafiriz dirilmek için öleceğiz.

 

Selam ve Dua ile

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen