Bilal-ı Habeşi (r.a.) Ebû Abdillâh (Ebû Abdilkerîm veya Ebû Amr) Bilâl b. Rebâh (ö. 20/641) Peygamber Efendimizin ilk Müezzini.
Hicretten kırk yıl kadar önce, Habeş asıllı bir köle olarak Arabistan’ın Mekke’de Dünyaya geldi. Babası Rebâh ve Müslüman olduğu için çeşitli işkencelere mâruz kalan annesi Hamâme de köle idi. Annesine nispetle İbn Hamâme diye de anılan Bilâl İslâmiyet’i Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla kabul etti.
Hz. Bilâl, rivayete göre aynı kabileden Ümeyye b. Halef’in kölesi idi. Mekke’de Müslüman olduğunu açıkça söyleyen ilk yedi kişiden biri olduğu için, Ümeyye b. Halef öğle vakitlerinde onu kızgın güneş altında sırt üstü yatırır, büyük bir kaya parçasını göğsü üzerine koydurur, sonra da İslâmiyet’ten vazgeçerek Lât ve Uzzâ’ya tapmaya zorlardı.
Fakat o her defasında, “Rabbim Allah’tır; O birdir” diyerek bu dayanılmaz işkenceye imanıyla göğüs gererdi. Hz. Peygamber onun bu şekilde işkence görmesine son derecede üzülürdü. Hz. Ebû Bekir Müslüman olmayan güçlü siyahî bir köleyi vererek Bilâl’i Ümeyye b. Halef’in elinden kurtardı ve âzat etti. Bazı rivayetlerde onu para ile satın alıp âzat ettiği de zikredilir. Hz. Ömer bu olaya işaretle, “Ebû Bekir efendimizdir; efendimizi (Bilâl’i) âzat etmiştir” derdi (Buhârî).
Hz. Peygamber, Bilâl’i Mekke’de Ubeyde b. Hâris ile, Medine’ye hicretten sonra da Ebû Ruveyha Abdullah b. Abdurrahman el-Has‘amî ile kardeş yaptı. Medine’nin havasına alışamayan bazı sahibiler gibi Hz. Ebû Bekir ile Bilâl’in de hastalandıkları, Mekke’ye duydukları derin hasretle şiirler söyledikleri hadis kitaplarında zikredilir.
Bilâl-i Habeşî hicretin 1. yılında Hz. Peygamber’in öğrettiği ezanı onun emriyle ilk defa okumakla meşhur oldu ve hayatı boyunca hazarda ve seferde Hz. Peygamber’in müezzinliğini yaptı. Sabah ezanını çok erken okuyan Bilâl’in bu ezana, “Es-Salâtü hayrün mine’n-nevm” (Namaz uykudan hayırlıdır) ibaresini eklemesi Hz. Peygamber’i memnun etti ve bunu her sabah ezanında tekrarlamasına izin verdi.
Bilâl başta Bedir olmak üzere Hz. Peygamber’in bütün gazvelerine katıldı. Bedir’de esir alınan Ümeyye b. Halef’i görünce, “İşte küfrün başı! Eğer o kurtulursa ben ölürüm” diyerek onun öldürülmesini sağladı. Mekke’nin fethedildiği gün Hz. Peygamber ile Kâbe’nin içine girdi ve Resûlullah’ın emri üzerine Kâbe’nin damına çıkarak ezan okudu.
Bilâl-i Habeşî hayatı boyunca Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmadı, Vedâ haccında da bulundu. Beytülmal işlerine bakmak, Hz. Peygamber’in emriyle bazı ödemeler yapmak, elçileri ağırlamak, seriyye kumandanlarına sancak vermek, Resûl-i Ekrem’in emirlerini halka duyurmak gibi işlerde görev almıştır.Bir defasında Hz. Peygamber ona, “Bu gece cennette, önümde senin pabuçlarının tıkırtısını duydum” diyerek kendisinin cennetlik olduğunu müjdelemiş ve hangi ameli sebebiyle bu dereceyi elde etmiş olabileceğini sormuştu. O da her abdest aldıktan sonra “Allah Teâlâ’nın nasip ettiği kadar” nafile namaz kılma âdetinden söz etmişti (Buhârî, “Teheccüd”, 17; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 108).
Hz. Peygamber’in kendisine, “Ey Bilâl! Allah yolunda Cihat’tan daha faziletli bir amel yoktur” dediğini hatırlatıp cihat için Suriye’ye gitmek üzere Hz. Ebû Bekir’den izin istemiş, ancak halifenin ısrarı üzerine Medine’de kalmış, Hz. Ömer halife olunca Medine’den ayrılarak Suriye’de birçok şehir ve bölgenin fethine iştirak etmiştir.
Rivayete göre Bir gün rüyasında sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) gördü. “Beni ziyaret etmeyecek misin?” Buyurduğunu duyunca Medine’ye geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin’in (r.a.) ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca, Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar çoluk çocuk Mescide koşuştu. Bilal Habeşî (r.a.) ezana başlamıştı ama “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” derken kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağladı. Resûlullah’ın (s.a.v.) o saadetli günlerini hatırladı. Ağlayarak, ezanı zor bitirdi. Medinelileri de kendisiyle birlikte ağlattı. Daha sonra Medine’de duramayıp tekrar Şam’a döndü.
Hicretin on altıncı senesinde Hazreti Ömer Şam’a gelmişti. Bilâl-i Habeşî de Hz. Ömer (r.a.) ile Kudüs’e gitmiştir. Burada Hazreti Ömer, Bilâl-i Habeşî’ye ezan okumasını rica eder. Hazreti Ömer’in ısrarına dayanamayıp ezan okumaya başlamıştı. O ezan okumaya başlar başlamaz. Hazreti Ömer ve orada bulunan Eshâb-ı kiram, Peygamberimizin zamanını hatırladılar. Hepsi kendinden geçmiş gözyaşı döküp ağlamışlardır.
Hz. Bilal vefatı yaklaşınca, ölümün ıstırabından ziyade sevgililerine kavuşacak olmanın verdiği mutluluğu hissetmiştir. Ömrünün son anlarında onun hastalığını gören eşi, üzüntüsünden “Ah ne acı” dedikçe, Hz. Bilal: “Oh! Ne tatlı!” diyor ve ekliyordu: “Yarın sevgililerle, Muhammed (s.a.v.) ve arkadaşlarıyla buluşacağım.” diye sevincini gösterir.
M.641 yılında altmış küsur yaşında Hz. Bilal sevdiklerine kavuşmak için bu dünyadan ayrıldı. Dımaşk’ta Bâbüssagīr’deki kabristana defnedildi. (T.D.V. İslam Ansiklopedisi.)