Islam’a Göre Üstünlük

25. Februar 2016
Posted in Makale
25. Februar 2016 Ismail Kilic

Kuranı Kerime baktığımız zaman eskiden beri mal-mülk, yani zenginliğin üstünlük aracı olarak kabul edildiğini görmekteyiz.

“Ve dediler ki: “Bu Kuran iki şehirden bir büyük adama indirilse olmazmıydı?” (Zühruf. 31)

Hz. Peygambere inanmayanlara göre Kuran ya Mekke´nin zenginlerinden Velid b. Muğire´ye veya Taif´in zenginlerinden Urve es Sakafi´ye indirilmeli idi. Velid b. Muğire şöyle demişti. “Kureyşin büyüğü ve efendisi olan ben yahut Sakifin ulusu Ebu Amr bin Umeyr es- Sakafi dururken Kuran Muhammed´e mi incek?” Halbu ki Allah nazarında yükseklik, zenginlik veya soylulukla değil, takva iledir. Kaldı ki Hz. Muhammed soy itibarıyla de onların en şereflisi idi. Yalnız anneden ve babadan yetim kalmıştı, zengin değildi. Allah mülkü istediğine verir. Dilediğini zelil dilediğini de aziz eder. Çünkü her şeyin Rabbi ve Sahibi O dur.

Ve yine Miladdan önce, yani Hz. Musa (a.s.) dan sonra Mısırla Filistin arasında yaşayan Amalika İsrail oğullarına saldırdı ve onları perişan edip yurtlarından çıkardı. Amalikanın Kralı Calut idi. İsrailoğulları o zaman devrin Peygamberinden kendilerini perişan eden Amalikalılara karşı savaşmak için bir kumandan tayin etmesini isterler. Zamanın Peygamberi ise halktan biri olan Talut´u onların başına kumandan seçti. İsrailoğulları buna itiraz ettiler. Çünkü onlara göre Talut fakir biriydi, kendileri ise zengindi. Dolayısıyla fakir olan bir insandan komutan olmaz. Ancak zengin biri komutan olabilir.

Çünkü onlar maddeyi üstün olarak gördükleri için Hükümdarın da zengin olması gerekir diye düşünüyorlar. Halbu ki Maddi üstünlükler yanında manevi üstünlüklerde vardır. Manevi üstünlükler maddi üstünlüklerden daha üstündür. Misal verecek olursak: İlim mal dan daha üstündür. Bu konuda Hz. Ali (r.a.) “İlim maldan hayırlı (üstün) dır. İlim seni korur, malı sen korursun.” diye belirtmektedir. Buradan yola çıkarak manevi üstünlüklerin başında İlim gelmektedir diyebiliriz. Yeryüzün de yer altı ve yerüstü kaynaklarının olmadığı halde bazı devletler ilim ve bilim adamları çıkararak veya dışarıdan getirerek teknik ve teknolojide çığır açıp ilerlediklerini bilmekteyiz. Tarihler boyu İlime ve bilime kıymet ve değer veren milletler ve devletler kalkınmışlar, ilme ve bilime kıymet vermeyen milletler ve devletler ise geri kalmışlardır.

Ve yine güç-kuvvet yani sağlık manevi zenginliklerdendir. O nun için her şeyin başı sağlık derler. Çünkü sağlık olmayınca insan Allah´a karşı kulluk vazifelerini yerine getiremiyor. Bütün bunlar en güzel ve veciz bir şekilde ayeti kerimede şöyle dile getiriliyor:

Peygamberleri  onlara “Bilin ki Allah Talutu size hükümdar gönderdi” dedi. Bunun üzerine “Biz hükümdarlığa daha layık olduğumuz halde kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkanlar verilmemişken o bize nesıl hükümdar olur? dediler. “Allah sizin üzerinize onu seçti İlimde ve cüssede ona sizden daha çok üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata (kuşatan) eder ve her şeyi bilendir.” (Bakara. 247) dedi.

Eğer maddi değerler Allah yolunda değerlendiriliyorsa bir kıymeti olur. Yoksa Allah  indinde hiç bir kıymeti yoktur. İnsanlar indinde ölçü madde olabilir! Hiç önemi yok. Bütün  bunlar geçicidir. Önemli olan Allah indinde kıymetli olmasıdır. Allah indinde kıymetli olan, yani üstün olan, tek şey Takvadır. Zira bu konuda Cenabı Hakk (c.c.) “Ey İnsanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. (ırkınız ve şahsınızla övünmeniz için değil, sırf iyilik  uğrundan) tanışanız (yarışıp ve yardımlaşasınız) diye. Sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvalınız (Allah´ın emirlerine en uygun yaşayanınız ve günahlardan sakınanınız) dır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) haberi olandır. (Hucurat. 13)

Takva sahibi olmak bütün günahlardan ve günaha giden yollardan sakınmak nefsi terbiye ve tezkiye etmektir. Bu da Nefsi her türlü kötü ve batıl duygu ve isteklerden arındırarak, Allah´ın emrine ve Resulünün sünnetine uygun yaşamak. İnsanlara karşı dış yaşantısını Allah´a karşıda iç yaşantısını tertemiz süslemektir. Muttakilik  köşeye çekilme değil, aynı zamanda emr-i maruf  (iyiliği emretmek ) ve nehy-i münker (kötülüğü def etmek) yerine getiren aksiyoner bir hayat tarzıdır.

Ayeti kerimede anlaşıldığı  üzere dünyada bütün  insanlar arasında insan olma yönünden hiçbir farklılık ve üstünlük  yoktur. Eşitlik karşılıklı saygı müsamaha ve hayat hakkını tanımak vardır. Halbuki bu hareket batıda ancak 15 asırdan sonra hümanizim ile gelişmiştir. Ancak Allah a olan inanç ve kulluğun yerine getirilmesi bakımından O nun katında dereceler ve üstünlükler vardır.

İnsanlar Hz. Adem ve Havva dan çoğalmaları veya herbiri bir anne ve babadan doğmaları itibarıyla yaratılışta eşittirler. Bu açıdan soy ve soplarıyla övünmeleri yersizdir. Çünkü gerçek ve yegane üstünlük takva üstünlüğüdür. Takvanın yeri ise kalptir ve nitekim Sevgili Peygamberimiz. “Allah a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ederim, takva ise kalptedir.” (Ebu Davut, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel.)

Buyurarak bir yandan takvalı olmaya bir yandan da takvalı olabilmenin ne şekilde mümkün olacağına işaret etmiş  bulunmaktadır.

Ve yine Peygamber Efendimiz (S.A.V. ) Diğer bir Hadisi şerifin de “Allah sizin ne dış görüşünüze nede mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve ameleriniz ( işlerinize) e bakar.” (Müslim, İbn Mace) buyurmuştur.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen