Hamd ve Şükür 1

20. März 2016
Posted in Makale
20. März 2016 Ismail Kilic

Bize İslam dinini bahş eden, Kitap ve Peygamber gönderen, zerreden Kürreye kadar bütün mevcudatı ve mahlukatı emrimize amade kılan, Rabbul Alemine hamd ediyoruz. Görülen görülmeyen Kuran diliyle saymakla bitiremiyeceğimiz (Nahl.18.) sonsuz nimetleri biz insanların istifadesine sunan Cenabı Hakka şükr ediyoruz. Cenabı Hakk’ın azametinin ilahi sanaat ve sıfat tecellilerinin medhu sena edilmesine Hamd, O nun sayısız lütuf, nimet ve ikramlarına karşı lisanen, fiilen ve kalben medhu sena ve teşekkürde bulunulmasınada Şükür denir. Her iki lafızda mana itibarıyla birbirine çok yakındır. Cenabı Hakka hakkıyla Hamd ve Şükr etmek çok önemlidir. Zira Hamd ve Şükür etmek nimetlerin artıp çoğalmasına gereği şekilde Hamd ve Şükür etmemek ise, verilen nimetlerin eksilmesine veya elden çıkıp yok olmasına sebep olur. Bizlere verilen bu nimetleri görmek lazım. Zaten görmemek nankörlük olur.

Ve nitekim Cenabı Hakk (c.c.): “Eğer  şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim.7.)

Yukarıda da zikr ettiğimiz gibi, Rabbimiz bize sayısız nimetler vermiştir. Öyle ki:

“Eğer Allahın nimetini sayacak olursanız sayamazsınız.” (İbrahim:34. Nahl:18.)

Bize bahşedilen bu nimetlerin bir gün hesabı sorulacaktır: “Sonra o gün and olsun ki nimetlerden sorulacaksınız.”(Tekasür.8.)

En sonunda her kim iyilik veya kötülük, ne yapmışsa karşılığını bulacaktır:

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu  görür.” (Zilzal.7.8.)

Bize verilen nimetlerin başında sağlık ve zaman gelmektedir ve nitekim bu konuda sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “İki nimet vardır ki insanların çoğu bu iki nimetin kıymetini bilme noktasında aldanmışlar. Hataya düşmüşlerdir. Bunlar, sağlık ve zaman nimetidir. (Buhari, Rikak, 1. İbn Mace. Zühd, 15.) buyurmuşlardır. Zira kazanmak ve hayır yapmak  bunlara bağlıdır. Hal böyle iken insan ister şükür etsin, isterse nankörlük etsin, şükrü lehine nankörlüğü ise aleyhine işleyecektir. İnsanoğlu dünyada geçirdiği ömürden sıhhat ve afiyetten kazanıp, harcadığı mal-mülk ve servetten, harcadıklarından harcamayıp geride bıraktıklarından birer-birer hesap verecek.

Adamın biri Muhammed b. Vasi hazretlerinin bacağında olan yarayı görünce; „Ben sana acıyorum“ dedi. Muhammed b. Vaside: „Bende aynı yaranın gözümde çıkmadığına şükr ediyorum“, der. Şair de haklı olarak “Ayakkabım yok diye üzülürken çarşıya indim, ayaksız insanlar gördüm.”

Aslında ayakkabısı veya ayağı olmayanda üzülmemeli. Eğer bu duruma üzülüyorlarsa, hapishanelere veya hastahanelere ziyarete gitmeliler. Ve oradaki hali ve ahvali görmelidirler, ona göre de hallerine şükretmelidirler.

Erzurumlu Avlarlı Mehmet Efe de “Derdi derunuma derman ararken derttir senin dermanın dediler.” der.

Yani elem duyduğumuz, maddi ve manevi bazı dertlerimiz hakkımızda hayırlı olabilir. Bununla beraber maddi ve manevi dertlerimize derman arayıp çarelere başvurup sebeplere sarılmalıyız. Aynı zamanda Dünya hayatında başımıza gelen sıkıntılar.

Mevlana Celaleddin Rumi’nin “Hamdım, piştim, yandım. Elhamdulillah”  dediği gibi bizleri olgunlaştırır. Artı bela ve musibetler, sabr ettiğimiz takdirde günahlarımıza kefaret olacaktır. Dolayısıyla ebedi Dünyanın felaketlerinden korunmamıza vesile olacaktır İnşaallah.

Günün birin de adamın biri büyük Âlim Sehl hazretlerine şikâyette bulunarak;

„Efendim dün evime hırsız girmiş. Ne var ne yok hepsini almış götürmüş.“, der. Hz. Sehl ise: „Üzülme! Bunlar (dini değil) dünyevi musibetler“, der.

Adam Sehl hazretlerinin bu sözüne hayret ederek: „Bu nasıl olur efendim. Sen benim derdime derman olacağına, bana ümit vereceğine, merak etme zararı yok diyerek işi geçiştirirsin!?“

Bunun üzerine haklı olarak Sehl Hazretleri: „Ya kafana Şeytan girip kalbindeki imanını çalsaydı ne yapardın? Ahirete imanı çaldırmış olarak gitmek den daha büyük bir musibet var mı?“

Öyle ya Dünyevi musibetlerin yanında bir de Uhrevi musibetler var. Bütün bunlardan dolayı halimize şükr etmeliyiz, zira beterin beteri, derdin de illeti var derler. Beterin beteri demek; bir insanın inancını, dolayısıyla imanını yitirmesi demektir. Bir insanın Dünyada imanını ve inancını kayb etmesi ebedi olan Ahireti, yani sonsuz olan bir hayatı, kayıp etmesi demektir.

Süleyman (A.S.) kendisinden başka hiç kimseye nasip olmayan bir mülk ve saltanat verilmesi üzerine bütün dünyaya hâkim durumdaydı. İnsanlar, cinler, kuşlar ve rüzgârlar onun emrine Musahar kılınmıştı. Tahtı üzerinde ihtişamlı bir saltanat sürerken, yeryüzü Ona amadeydi. O muhteşem mülk ve debdebeli saltanat onu Allah’a ibadet etmekten, ona hamd ve şükr etmekten alı koymadı. Ve nitekim Hz. Süleyman (A.S.) ordusuyla karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin! Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.” (Süleyman) Onun (Karıncanın) sözüne gülümseyerek dedi ki:“Ey Rabbim bana ve ana-babama verdiğin nimete şükr etmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle beni iyi kulların arasına kat.” (Neml.18/19.)

Ve yine Neml suresinde Hz. Süleyman şöyle demektedir: „Şükr eden kendisi için şükr etmiş olur. Nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbim müstağnidir. Çok kerem sahibidir.” (Neml.40.)

Görüldüğü gibi başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, bütün Peygamberler bizim için örneklik teşkil etmektedirler. Hz. Süleyman (a.s.) saltanatını vede başarılarını kendinden değilde, Cenabı Hakk’tan bilmekte ve şükr etmektedir. Aynı şekilde bizlerde bizlere verilen her şeyi kendimizden değilde, Cenabı Hakk’dan bilmeliyiz. Bütün bunlardan dolayı da her zaman Yüce Yaratıcımıza Hamd ve Şükr etmeliyiz.

“Elhamdulillahi Rabbil Alemin- Hamd (övme ve övülme) Alemlerin Rabbi ola Allah a Mahsustur.” (Fatiha.2.)

 

Selam ve Dua ile…

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen