Hamd ve Şükür 2

27. März 2016
Posted in Makale
27. März 2016 Ismail Kilic

Cenabı Hakk’ın azametinin ilahi sanat ve sıfat tecellilerinin medhu sena (övmek) edilmesine Hamd denir. O’nun sayısız lütuf, nimet ve ikramlarına karşı lisanen, fiilen ve kalben medhu sena ve teşekkürde bulunulmasına da Şükür denir. Her iki lafızda mana itibarıyla birbirine çok yakındır.

İslamda Hamd ve Şükür çok önemlidir. Zira İmam Gazali: „İman iki eşit parçadır; yarısı sabır, yarısı şükürdür.” diye belirtmektedir. İman ise her iki Cihanda bizim her şeyimizdir. Onun için de Said-i Nursi Hazretleri: “İman İnsanı İnsan eder belki İnsanı Sultan eder.” demiştir. Akifimizde bu konuda: “İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür…İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.” demektedir. Hamd ve Şükrün ehemmiyetini anlatabilmek için kısaca İmanın önemine bir nebze değinmek istedik.

Konumuza rücu edecek olursak Kur’an-ı Kerim Besmeleden sonra Hamd ile başlamaktadır. Biz bütün hayırlı işlere Besmele ile başlarız, Hamd ile bitiririz, vede hayatımızı hamd ve şükr ederek idame ettirmeye çalışırız. Zira Hamd ve Şükür etmek Allah’ın üzerimizde bir hakkıdır. Çünkü görünen ve görünmeyen sayısız nimetleri bize bahş eden O’dur.

En basitinden Aksırdığımız zaman bile Allah’a Hamd etmemiz istenmiştir. Ve nitekim Ebu Hureyre (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

Bir Müslümanın (diğer) Müslüman üzerindeki Hakkı beştir: 1. Selamı almak, 2. Hastayı ziyaret etmek, 3. Cenazeyi uğurlamak, 4. Davete katılmak, 5. Aksıran ( Elhamdulillah- Allah’a Hamd olsun) dediği takdirde ona (Yerhamukellah- Allah sana merhamet etsin) der, Aksıran cevaben (Yehdikumullah ve Yuslihu balekum- Allah size hidayette bulunsun ve halinizi iyi kılsın) diye dua etmek.” ( Buhari, Müslim.)

Günümüzde aksırana çok yaşa demektedirler. Önemli olan çok yaşamak değil, sağlıklı yaşamak vede İslam’a göre yaşamaktır. Burada bu kadar meselemiz varken basit bir aksırma konusuna değinmeye ne gerek vardır denilebilir, doğrudur. Biz Müslümanlar bazan sineği süzerken birilerinin deveyi hamuduyla yuttuğunu göremeyiz, fakat bazanda tam tersi deveyi gözden kaçırmamak için sineyi de süzmek gerekmektedir. Zira büyük yangınlar küçücük bir  kıvılcımdan çıktığını da unutmayalım.

İslamın her emrinin veya yapmamızı tavsiye ettiği her şeyin bir faydasının veya imtihan vesilesi olduğunu, veyahut da bizim sevap kazanmamıza, kısaca her iki Cihanda mutlu olmamıza sebep olduğunu bilmekteyiz. Aksırmanın vücudumuza sağladığı bir çok faydasının yanında, ferahlığa, zindeliğe vede vücudun hayatiyetini sağlamasına karşın Rabbimize Şükr ediyor, bütün bu gibi nimetler için “Elhamdulillah” diyoruz.

Burada basit gördüğümüz bir meseleden dolayı Müslümanların birbirlerine nasıl dua ettiklerini ve birbilerinin hukukuna nasıl riayet ettiklerini görmekteyiz. Günümüzde ise Müslümanların oluk oluk kanlarının aktığı ve göz yaşlarının sel olduğu bir zamanda zalimler tarafından ezim-ezim ezildiklerini gördüğümüz şu günlerde biz ne yapıyoruz, mazlum halklara maddi ve manevi ne gibi yardımlarda bulunabiliyoruz? Ve yine biz ezilen halkların hakkına ve hukuklarına ne denli riayet ediyoruz?

En azından onlara canı gönülden dua edebiliyor muyuz? En basitinden onlara dua etmiyorsak biz Müslümanların ne denli ilgisiz ve alakasız olduğumuzu göstermeye yetmiyor mu?

Bu durumun bizler için büyük bir felaket olduğunu gözler önüne sermiyor mu?

Hani müslümanın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir!

Hani komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!

Hadisine muhatab olan biz Ümemeti Muhammed’e ne oldu?!

Hani Garbta’ki müslümanın sıkıntısını, derdini, elemini Şarkta’ki müslüman ta kalbinden hissedecekti?!

Hani kuzeydeki müslümanın ayağına batan dikenden güneydeki müslüman elem duyacaktı?!

Heyhat! Eşkıya vurdu bizi, heder olduk kıyıldı canlar!

Kurda kuşa yem olduk, ıssız ve karanlık bir mahalde!

Gel gör haneler virane oldu, öyle ki ötmez oldu baykuşlar!

Dünya kaldı kargalara kartallara, ne oldu diye sorma!

Onlar da maalesef avcıların emrinde…

Heyhat günümüz de Dünya vadisine kurtlar hakim oldu.

Etrafta çakallar geziniyor. Sırtlanlar ise cirit atıyor.

Ortalık toz duman öyle ki, at izi it izine karışmış durumda.

Asumanı zulüm bulutları kaplamış. Gece karanlık ve fırtınalı,

Sabahı beklerken, Varsın güneşler doğmasın, Varsın kıyametler kopsun.

Her şeye rağmen, Ey sen mazlum ümmet sakın hiçbir zaman!

Ümidini yitirme, zira Rabbimiz  “La taknetu min Rahmetillah.”  (Zümer. 53.) buyurmaktadır!

Halıkımız bu ayeti kerimede lisanı remziyele benden, benim Rahmetimden sakın ümidini kesme, zira benim gücüm ve kuvvetim her şeye yeter.

Ve yine Rabbimiz “Gevşemeyin/üzülmeyin eğer (gerçekten) iman etmişseniz  “Üstün”  olan sizsiniz.” (Ali İmran. 139.) buyurmaktadır.

Biz mazlum halklar olarak maalesef çıkmaz bir yola girdik, hatta dönüşü olmayan bir yola. Ancak bizim Allah’ımız var. O öyle bir Allah’ki “Vehuve Ala kulli şeyin kadir- O her şeye kadirdir.” (Mülk:1.) ve yine “HasbunaAllahu feni mel vekil- Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.”  (Al i İmran: 173.) buyurulmaktadır.

Binaenaleyh hiçbir zaman bizim için ümitsizlik söz konusu olamaz. O Feyyazı Mutlak olan Allah (c.c.) elbet bize bir gün çıkar ve çıkış yolu gösterecektir.

Ey Bikes (kimsesiz) Ümmet! Sen kendini kimsesiz ve çaresiz sanma! Senin Allah’ın var, ayağa kalk korkma herşeyini kayb et, ama İnancını ve Cesaretini sakın kayb etme!

Bu konuda Alman Şairi Goethe ne güzel demiş “ Malını kaybeden bir şeyini kaybeder, namusunu kaybeden bir çok  şeyini kaybeder, cesaretini kayb eden her şeyini kaybeder…“

Ellerini ve gönlünü Allah’a aç göreceksin! Her şeyin Rabbi ve Sahibi olan Allah sana hayır kapılarını açacaktır. Tıpkı eskilerin dediği gibi  “Ağlama naçar (çaresi olmayan çaresiz) ağlama bu kapıyı kapayan bir gün açar.“

“Zaman her şeyin ilacıdır” derler, “Bu günler de geçer Ya Hu!.. deyip  konumuza dönecek olursak;

Her zama halimize şükretmemiz lazım.  Zira  Beterin beteri  var derdinde illeti …Allah Beterin beterinden, derdin de illetinden korusun.

Özetleyecek  olursak, Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler,  doğrudur. Bir Fincan kahvenin kırk yıl hatırı olurda,  Rabbimizin bize bahş ettiği, sayısız nimetlerin hatırı olmazmı? Hal böyle iken Yüce Rabbimizin bize bahşettiği sayısız nimetler karşısında O’na sonsuz şükran borçluyuz! Bütün bunlardan dolayıda Yüce Yaratıcımız olan Cenabı Hakk’ın Rahmetine sığınarak O’na Hamd ve Şükr ediyoruz…

“Elhamdulillahi Rabbil Alemin – Hamd (övme ve övülme) Alemlerin Rabbi ola Allah a Mahsustur.” (Fatiha.2.)

 

Selam ve Dua ile

, , , , , , , , , ,

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen