Asluhu Nesluhu

6. April 2016
Posted in Makale
6. April 2016 Ismail Kilic

Eski devirlerde Memleketin birinde Hükümdar ın biri Devleti idare etmek de zorlanır. Hayat pahalılığı, rüşvet, adam kayırma, terör alır başını gider.

Hükümdar bütün gayretlerine rağmen bütün bu olanlara çare bulamaz. Bu arada birisi gelip der ki; Sultanım bu Memleketi bu durumda ancak Hz. Hızır kurtarır. Hz. Hızır’ı bulup getirecek birini bulursan memleket kurtulur.

Bu teklifi beğenen Hükümdar Memleketin her tarafına tellallar göndererek 40 günde Hızır (a.s ) bulup saraya getiririm diyene 50.000 altın verileceğine, fakat bulup getiririm diye söz verip de kırk gün sonra getirmediğinde ise; idam edileceği ilan edilir.

Anlaşıldığı gibi iş çok ciddi! Bu ilan üzerine birisi gelip ben Hızır’ı bulup getirebilirim der. Bu kimse çok fakir ve yaşlı biri, dokuz çocuğu var dir.  Fakir ve yaşlı olduğu içinde de evladı ayali perişan bir halde, başka bir çaresini de bulamadığın dan dolayı bu işe tevessül eder.

Altınları alıp memleketine döner dönmez başlar altınları harcamaya. çocuklarının her birine birer ev satın alır, ve yine her birine geçimlerini sağlayabilecekleri bağ bahçe satın alır, artan altınları da çocukları arasında bölüştürür. Kırkıncı gün çocukları ve yakınlarıyla helâllaşarak eli boş olarak varır saraydan içeri girer…

Boynunu bükerek Hükümdarın karşısında durur:

Zaten 40 gün önce ölümü göze alıp kabul etmişdi. Şimdi de Hükümdarın hükmünü beklerken daha Padişah bir şey söylemeden, Vezirlerinden biri bunun önce başını keselim sonrada bedenini parçalayıp sokak başlarına asalım, der.

Diğer vezir hemen söze karışır, bu ceza buna az gelir, Sultanım bedenini parçaladıktan sonra büyük bir kazana koyup pişirelim! Bu arada üçüncü Vezir söz isteyerek der ki: Hükümdarım ne asalım, nede keselim, bunu af edelim, büyüklere af yakışır. Bu kimse bir cahillik yaptı, yanlışa yanlış ile cevap vermek uygun olmaz, diyerek görüşünü belirtir.

Bu konuşmalar yapılırken bir genç aralarında (sarayda) dolaşmaktadır. Vezirler bunun ihtiyar adamla geldiğini zannederler. Gelen fakir adam ise saraydan birinin çocuğu olduğunu zanneder. Bu çocuk yaşta ki genç vezirleri dinledikçe “Asluhu Nesluhu” der. Gencin bu sözü Hükümdarın dikkatini çeker ve merak ederek sorar; ey genç sen kimsin bu sözlerinle neyi kast ediyorsun?!

Gençte; Ey Hükümdar! Ilk konuşan vezirin atası kasaptı, bunun için aslına uygun olarak bu ihtiyarın kesilip parçalanmasını istedi. Diğerinin atası ise Aşçı idi, bundan dolayı oda kazanda pişirelim dedi.

Üçüncü vezirin atası ise Veli ve Âlim bir zattı. Ömrü boyunca kimseye zulüm etmemiş, herkese merhamet edip kusurlarını affetmiştir.

Bundan dolayı da aslına uygun olarak hareket ederek affedilmesini istedi. İşte ben bu üç vezirin konuşmalarını dinlerken “Asluhu Nesluhu” dedim.

 

Burada kast edilen asalettir “Asluhu Nesluhu”. Yani nesiller aslına dönerler, benzerler, veya her şey aslına döner demektir. Atalarımız da  “Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır.”  demişlerdir. Ve yine burada anlatılmak istenen mesele işi ehline vermektir. Bu konuda Resulü Zişan Efendimiz “İş ehli olmayana (Layık olmayana) tevdi edildiği (verildiği) zaman,  kıyameti bekle.” (Buhari.)  buyurmuştur. Yoksa Atası zalim olanın evladı zalim, Atası Âlim olanın evladı da Âlim olacak diye bir mana da çıkarılmamalıdır. Eğer âlimden âlim, zalimden zalim doğmuş olsaydı Nuh (a.s.)’ın oğlu Müslüman, Ebu Cehlin oğlu da kâfir olması gerekirdi. Öyle olmadı, Hz. Nuh’un oğlu Kenan kâfir, Ebu Cehlin oğlu Hz. İkrime de Müslüman oldu.

Ve yine Hz. Musa’yi Firavun büyütüp beslemesine rağmen Peygamber oluyor, ama öte yandan rivayete göre Beni İsrailin buzağıya tapmasına sebep olan Samiri’nin esas ismi Musadır. Annesi Firavunun cellâtlarından korumak için bir mağarada dünyaya getiriyor, ve orada onu da Hz. Cebrail büyütüyor, maalesef oda kâfir oluyor.

Şairde burada asalete vurgu yaparak öyle diyor: “Firavunun beslediği Musa Peygamber oldu, Cebrail’in beslediği Musa ise kâfir oldu.”

Bununla beraber istisnaların kaideyi bozmadığını da hatırlatmış olalalım.

 

Hikâyemize dönecek olursak Sarayda “Asluhu Nesluhu” deyip gezinen genç Hükümdara diyor ki, sen aslı nesli iyi olanlarla çalış. Bunları kendine yardımcı edin, bu şekilde hareket edersen kısa zamanda sende, Memleketin de huzura kavuşur. İşte aradığın Vezir (şu üçüncü vezir) bu aradığın Hızır da benim der kayb olur.

Sultan derhal bu iki vezirin işine son vererek Memleketi üçüncü vezire teslim eder ve işler kısa sürede düzelir.

Bizim fakirde bu vesile ile öldürülmek den kurtulur.

Bundan dolayı da “Asluhu Nesluhu” derler…

 

Selam ve Dua ile….

, , ,

Comment (1)

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Durch die weitere Nutzung der Seite stimmst du der Verwendung von Cookies zu. Weitere Informationen

Die Cookie-Einstellungen auf dieser Website sind auf "Cookies zulassen" eingestellt, um das beste Surferlebnis zu ermöglichen. Wenn du diese Website ohne Änderung der Cookie-Einstellungen verwendest oder auf "Akzeptieren" klickst, erklärst du sich damit einverstanden.

Schließen